65 günlük sessizlik: Top çeviren kim? 2025-05-04 09:01:26      Melek Avcı   ANKARA – Abdullah Öcalan’ın barış çağrısının üzerinden 65 gün geçerken, iktidarın sessizliği sürüyor; sınır ötesi operasyonlar ve kullanılan resmi dil, PKK’nin kongre toplamasının önünde engel oluşturuyor.   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum İnşası” çağrısının üzerinden 65 gün geçti. Bu süre zarfında çözüm umutlarını besleyen diplomatik temaslar ve toplumsal seferberlik adımları atılırken, iktidar cephesinde gözle görülür bir sessizlik hâkim. Sürecin merkezinde yer alan siyasi mesajlar, görüşmeler ve açıklamalar gösteriyor ki; çağrı yalnızca Abdullah Öcalan’dan değil, süreci taşımaya istekli toplumsal kesimlerden de güçlü biçimde yükseliyor. Peki, bu çağrının hayata geçmesi önündeki engeller neler? Kim top çeviriyor, neden adım atılmıyor?   Sürecin tartışılmadığı siyasi parti kalmadı   28 Aralık 2024 tarihli ilk siyasi ziyarette gelen tarihi mesajlar dünyanın gündeminde yer aldı. Gelen mesajlarda, Türk-Kürt kardeşliğine vurgu yapılarak tarihsel süreç hatırlatması yapılırken, çözüm için pozitif katkı vurgusu yapılarak politik ve ideolojik duruşun nasıl olması gerektiği de ele alındı. Bu tarihi fırsatla, Kürt halkı, demokratik kamuoyu barış çalışmalarına hız vererek ilk atılımı Abdullah Öcalan’ın işaret ettiği Meclis üzerinden siyasi partiler ile temaslar başlatarak yaptı. Süreci tartışmak, Abdullah Öcalan’ın ilk mesajlarını iletmek için DEM Parti İmralı Heyeti tek tek tüm siyasi partilere, gruplara ziyaret seferberliği başlattı. İlk elden CHP, MHP, AKP, Saadet, DEVA, Gelecek, TİP, EMEP ziyaret edilerek, çözüm tartışmaları başladı.   Ortak bir konsensüs   Tarihe geçen bu kareler Türkiye halkları ve özellikle Ortadoğu’daki sıkışmışlık ve savaş halinden çıkış için rolün İmralı’dan beklendiğini ortaya koyarken, görüşmelerden yansıyan sonuçlar pozitif bir hava, barışa katkı ve sonuç olarak Meclis’in ve tüm toplumun süreçte yer almasına yönelik oldu. Özellikle, sürecin 2013-2015 sürecinden farklı olarak tüm toplumla ortak yürütülerek, Meclis’in de devrede olması öne çıkmış, bu görüşler İmralı mesajlarıyla da bütünleşmişti.   Siyasi tutsakların desteği   DEM Parti İmralı Heyeti siyasi partiler ile ilk tur temaslarını bitirdikten sonra 11 ve 12 Ocak’ta ise siyasi tutsakları ziyaret etti. HDP önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ve Kürt siyasi tutsak Leyla Güven ziyaret edilerek, sürece dair hem bilgilendirme hem fikir alışverişi yapıldı. Tüm siyasi tutsaklar, Abdullah Öcalan’ın atacağı tüm adımların arkasında olduklarını, iktidara da sorumluluk düştüğünü ifade etmiş, “çözüm iradesinin yanındayız” mesajı verilmişti.   Güney Kürdistan ziyaretleri   Asrın Çağrısı’na tarihi günler kala, ulusal birliğin önemi ve dört parçanın da güvenliği için Abdullah Öcalan, heyete Güney Kürdistan’ın da ziyaret edilmesi sorumluluğunu verdi. Dört parça Kürdistan’ı kapsayan çözüme hazırlanan Abdullah Öcalan’ın önerileri doğrultusunda 16-19 Şubat tarihleri arasında, İmralı Heyeti üyeleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, Asrın Hukuk Bürosu’ndan Özgür Erol ve İbrahim Bilmez, DEM Parti Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Berdan Öztürk, milletvekilleri Gülcan Kaçmaz Sayyiğit ve Mehmet Kamaç; Hewler’de Mesud Barzani, Neçirvan Barzani, Mesrur Barzani’yi, Silemani’de ise Bafıl Talabani, Kubat Talabani ve Şanaz İbrahim Ahmed’i ziyaret etti. Her bir ziyarette Kürtlerin dört parçada haklarına kavuşarak barış içerisinde yaşaması için ortak hareket etme, tutum alma ve ulusal birliğe destek mesajları verildi.   Asrın Çağrısı’nın ardından   İlk ziyaretlerin tamamlanmasıyla birlikte, Abdullah Öcalan, fikrini, eleştiri ve önerilerini almadığı tek bir kesim bırakmayarak tarihi çağrıyı hazırladı. Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısında, PKK’nin silah bırakması ve kongreyi toplaması, özce demokratik bir toplumun inşası için koşulların oluşturulması ve sorumlulukların alınması belirtilmişti. Sürecin bir zemine oturup başarıya ulaşması için ise adımları hayata geçirme sırası devlete geldi. Çağrının ardından yeniden siyasi partilerle siyasi turlar başlatıldı.   Çağrının toplumsallaşması için seferberlik   Barışın ve demokratik toplumun inşası için Kürt halkı ve kurumsal olarak da DEM Parti, iktidar somut adıma geçmese de bir seferberlik başlattı. Kadın Meclisi, tüm partilerin kadın yapıları, kadın örgütleri, basın çalışanları, sendikalar ile bir araya gelerek kadınların barıştaki rolünü ve sorumluluğunu konuşmaya başladı. Yine ev ziyaretleri, 141 yerde halk toplantıları, gençlik forumları ve birçok alanda barış ve demokrasi seferberliği yürütülüyor. İktidar, 27 Şubat’tan 10 Nisan’a kadar bir buçuk aylık süre boyunca süreci askıya alır nitelikte bir sessizliğe gömülürken, halklar ise hem Newroz alanlarında hem 8 Mart’ta barış talebinin sesini yükseltti.   Beştepe Sarayı’nda ilk görüşme   Tüm bu seferberlik çalışması hâlâ güncelliğini korurken, çağrıdan sonra görece ilk somut hareket olarak nitelendirilebilecek olan adım, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile DEM Parti İmralı Heyeti arasında 11 Nisan’da Beştepe’de bulunan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılan görüşme oldu. Heyetle yapılan görüşmede Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra MİT Başkanı İbrahim Kalın ve AKP Grup Başkanı Efkan Ala yer aldı. İsimler, Abdullah Öcalan’ın çözüm perspektifini ve mesajlarını dinleyerek sürece dair tartışma yürüttü. Bu görüşmenin ardından ise sürecin hızlanması ve somut adımların artık Nisan ayı sonunda yaşama geçirilmesi umudu demokratik kamuoyunda beklenti uyandırırken, iktidar hâlâ hazırlığını tamamlayamadı.   Kongre Türkiye yüzünden toplanamıyor   İtalya’nın başkenti Roma’da konferansa katılan Pervin Buldan burada, “Her üç görüşmede Sayın Öcalan’ın ifade ettiği şey; barış, Türk-Kürt ittifakı ve Ortadoğu’nun demokratikleşmesi. ‘Kürtlerin ve Türklerin bir araya gelebilmesi için herkesin geçmişi bir kez daha gözden geçirmesine ihtiyaç var. Bunun için ben çok düşündüm, kararımı verdim, barışmaktan başka, silahlara veda etmekten başka bir çözümün olmadığı kanaatine vardım. Şimdi sıra silahlara vedada, barışmada” dedi” ifadelerini aktarırken, YNK Lideri Bafıl Talabani ise, PKK’nin Türkiye’nin yaptığı operasyonlar nedeni ile kongresini toplayamadığı açıklamasını yapmıştı. Yanı sıra PKK ise kongreye öncülük edecek ismin ancak Abdullah Öcalan olabileceğinin altını çiziyor.   Adalet Bakanlığı görüşmesi ve Yargı Paketi tartışmaları   Beştepe görüşmesiyle birlikte, 24 Nisan’da Adalet Bakanlığı’nda DEM Parti Grup Başkanvekilleri Gülistan Kılıç Koçyiğit, Sezai Temelli ve Hukuk Komisyonu Eş Sözcüsü Öztürk Türkdoğan, Bakan Yılmaz Tunç ile bir araya gelerek sürecin hukuki zeminini konuşarak, beklentileri ve temel gündem olan hasta tutsaklar ve umut hakkının hayata geçirilmesi noktasında demokratikleşme taleplerini aktardı. Özellikle Meclis’e gelmesi beklenen 10’uncu Yargı Paketi’nin beklentileri karşılamamasıyla birlikte, ilk taslağa dair öneriler de sunulan bakanlık görüşmesinin ardından Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Önümüzdeki dönem bazı gelişmeleri görme şansımız olacak” diyerek görüşmenin olumlu geçtiğini ifade etti. Bakanlığın, cezaevlerindeki sorunlar, hasta tutsaklar, TMK ve Abdullah Öcalan’ın koşulları noktasında bu görüşmeyi temel alarak gelecek olan yargı paketini bu minvalde revize edip sunması beklentisi ortaya çıkarken, henüz bir gelişme yaşanmadı. Keza, DEM Parti’deki hukukçular, torba yasaların geçici çözüm olduğu, barış ve demokratik toplum çağrısına denk düşecek somut, kalıcı hukuki adımların ve çözümlerin sunulması gerektiğini ifade ediyor.   Bakan Yılmaz Tunç’tan talihsiz açıklama   27 Şubat çağrısıyla birlikte tüm demokratik kamuoyu çağrı etrafında kenetlenerek barış ve demokratik çözümün inşası için örgütlenme seferberliği başlatmış ve zemini oluşturacak somut adım beklentisine girmişken, iktidar kurumları çağrıya denk düşen bir zemine henüz gelmiş değil. Hukuki ve siyasi zemin oluşturulmadığı gibi, Kürt halkının güvenini tesis edecek pozitif dil ise ne yazık ki kullanılmıyor. Yargı Paketi’nin süreç eksenli revize edilebilmesi gündemdeyken, Bakan Yılmaz Tunç’un yaptığı “Biz burada top oynamıyoruz. Çabalara destek vermek lazım. Bu çabaları baltalayacak eylemlerden kaçınmak gerek. DEM Parti ile bir müzakere söz konusu değil. Yalnızca tutukluların koşullarının iyileştirilmesine yönelik talepleri olmuştu” açıklaması büyük tepki topladı. DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un açıklamasına, "Hukuk, demokrasi, adalet kelime oyunlarıyla sağlanamaz. Tarihsel bir sorunun çözümü ciddiyet gerektirir" diyerek tutumu eleştirdi.   65 gündür iktidardan sessiz maç   Sürecin ilk emarelerinin görüldüğü 1 Ekim tarihinden bu yana 7 ay geçerken, 27 Şubat Asrın Çağrısı’nın ardından ise 65 gün geçti. Demokratik kamuoyu, Abdullah Öcalan’ın çalışma koşullarının oluşturularak bu süreci yönetmesi ve sonuca varması için beklenti içerisindeyken, iktidar tüm bu talepler karşısında sessiz bir maç yapıyor. Barış ve demokratik toplumun inşasının gerekliliklerini yerine getirmek için bütün yapılarına tarihi sorumluluk biçen DEM Parti, somut adım atmayan iktidara karşı topluma çağrıyı anlatırken, iktidarın kullandığı dil süreci zedeleyecek bir pozisyonda kalıyor. Ortadoğu’daki gelişmelere de bağlı olarak zaman kaybedilmeden çağrının sonuca ulaşması için derhal yasal ve siyasi adım beklentisi yükselirken, iktidar ve kurumları 65 gündür topu oradan oraya atmayı sürdürüyor.