Bir tesbihin serüveni: Anının en değerlisini geleceğe taşımak 2025-09-08 09:07:42   Derya Ren   RIHA – Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 53 yıl önce Xelfetî’nin asi ruhlu Türkmen kadını Seher Sarıçiçek’e hediye ettiği tesbih, bir hafıza değeri taşırken, “Sonu gelmemiş bir romanın” bir parçası oluyor.   Hafıza ve anılar geleceğe taşınan birer umuttur, yaşamdır, fedakârlıktır, hakikattir… Bir anıyı taşımak, yaşama ses olmak, geleceği inşa etmek, bir nakış, bir destandır; “sonu gelmeyen romanın” bir parçası olmaktır. Hafıza’nın en değerlisini taşımanın adı ise Xelfetî’nin asi ruhlu Türkmen kadını Seher Sarıçiçek’tir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çocukluk arkadaşı olan Hüseyin Sarıçiçek’in annesi ve Hasan Bindal’ın kaynanası olan Seher Sarıçiçek,   Kürtlerin ve Türkmenlerin ağırlıkta yaşadığı Xelfetî ilçesinde dünyaya gelir. Yaşadığı acılar, yılmayan karakteri, gördüğü kahramanlar, 93 yaşında olmasından kaynaklı, o artık herkesin Seher Ana’sıdır.   Seher Ana’nın adını ilk 2021 yılında Amara’ya giderken duymuştum. Adını ve hikâyesini duyar duymaz, “Haberi yapılması gereken bir tarihtir,” demiştim birlikte gittiğimiz arkadaşa. Ve tanışmamız da aynı yıl gerçekleşti. Seher Ana’yla bizi ağlayan gözlerle her ne kadar karşılasa da gözlerinde yanan o umut ışığı hep benimle kaldı.   Onda gördüğüm o umut ışığıyla onun öyküsünü anlatmak, gördüğü kahramanları yaşatmak ve hâlâ taşımaya çalıştığı anıyı paylaşmak istiyorum.   Seher Ana ve Kürt Halk Önderi’nin yolunun kesişmesi    PKK tarihinde “Seyyar Gerilla“ olarak bilinen ve 18 Mart 1988’de Geliyê Jîrkî’de yaşamını yitiren Hüseyin Sarıçiçek’in (Orhan-Cibînli Hüseyin) annesi Seher Ana, Kürtlerin ve Türkmenlerin çoğunlukta yaşadığı Riha’nın Xelfetî ilçesine bağlı Cibîn köyünde dünyaya gelir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın doğduğu Amara’nın komşu köyü olan Cibîn, daha önce Ermenilerin çoğunlukta yaşadığı ve hâlâ izlerinin bulunduğu bir köy. Komşu köy olması ve okulun bu köyde bulunuyor olması, Seher Ana ve Abdullah Öcalan’ın yolunun kesişmesine de vesile olur.   Yoldaşlığa tanıklık    Abdullah Öcalan ve Hasan Bindal, ilkokulu okumak için gittikleri Cibîn köyünde Hüseyin Sarıçiçek ile tanışır. Bu tanışmanın ardından Hüseyin Sarıçiçek’in evine sık sık gitmeye başlarlar; bu vesileyle Seher Ana, hem Abdullah Öcalan'ı hem de Hasan Bindal’ı yakından tanıma fırsatını bulur. Okul çıkışı 3 arkadaş olarak geldikleri evde Seher Ana onlara yemek, çay yapar ve aralarında kurulan derin arkadaşlığa tanıklık ederken, bunun ilerleyen yıllarda derinleşecek bir yoldaşlığa dönüşeceğinden bihaberdir.   Abdullah Öcalan'dan bir hatıra     Geçen yılların ardından Seher Ana, Abdullah Öcalan’ı görmese de, oğlu Hüseyin ve daha sonra kızı Meryem’le evlenen Hasan Bindal’dan haberlerini alır ve kendisine selamlarını gönderir.   Abdullah Öcalan, Mahir Çayan'ın ve arkadaşlarının katledilmesine yönelik protesto eylemi ve bildiri dağıttığı gerekçesiyle Nisan 1972 yılında tutuklanır ve 7 ay Mamak Askerî Cezaevi’nde kalır. Cezaevinden çıktıktan sonra Amara’ya geri döner ve Cibîn’de kalan Seher Ana’yı ziyaret eder. Bu ziyaret esnasında Kürt Halk Önderi, zeytin çekirdeği ile yapılan tesbihi kendisine hediye eder. Verilen hediyeyi 53 yıl boyunca yanından ayırmayan Seher Ana, birçok kişinin tesbihi istediğini, ancak “Oğlum Evdila (Abdullah Öcalan) bana vermiş, kimseye vermem” dediğini paylaşır.   Paha biçilmez bir hatıra   Evine yaptığımız ziyaret esnasında Seher Ana’nın Alzheimer olduğunu ve birçok şeyi hatırlamakta zorlandığını öğrenirken, kendisine göstermiş olduğumuz Abdullah Öcalan’ın fotoğrafını görür görmez, “Apo (Abdullah Öcalan) benim oğlum, Hüseyin’imle (Hüseyin Sarıçiçek) yoldaştılar,” diyor. Fotoğrafa uzun uzun bakıyor ve iç çekiyor. Defalarca kez fotoğrafı solgun düşen dudaklarına değdiriyor, kokluyor… Gözlerinde yanan o umut ışığı, fotoğrafa her bakışında bir kez daha keskinleşiyor. Fotoğrafa bakıyor bakıyor ve iç geçiriyor… Her iç geçirmesinde sanki yaşadıkları birer birer gözlerinin önüne seriliyormuşçasına umutla gülümsüyor ve gözlerindeki o ışık daha da parıldamaya başlıyor.   ‘Tesbihi vermem kimseye’   Seher Ana, fotoğrafa bakarken kendisine tesbihi soruyorum, nereye koyduğunu hatırlamadığını ifade ediyor. Ancak yürüyememesine rağmen bastonuna dayanıyor ve odasında bulunan çekmeceleri kurcalamaya başlıyor ve “Tesbihi vermem kimseye” diyor.   Değerli anıların gücü   Tesbihin nerede olduğunu Seher Ana’nın torununa sorduğumuzda ise, onun yanında konuşmaktan çekiniyor. Kaş göz işareti ile sormamamızı istiyor. Seher Ana konuştuğumuz konuyu tekrar tekrar sorsa da unutmadığı Abdullah Öcalan, oğlu Hüseyin Sarıçiçek ve Hasan Bindal’la yaşadığı anıları oluyor…   Seher Ana’nın yanından ayrılırken, bakışlarındaki keskinliğe bakıyorum tekrar tekrar…   Evinden uzaklaşır uzaklaşmaz tekrar tesbihi soruyorum. Seher Ana’nın hasta olmasından kaynaklı, tesbihi kızı Meryem’in aldığını ve Almanya’ya götürdüğünü söylüyor. Ama Seher Ana’ya tesbihin Almanya’ya götürüldüğünü söylemememizi rica ediyor. 53 yıldır saklanan ve canından bir parça olarak gördüğü hatıranın büyüklüğü ve anlamlılığına kanaat getiriyorum. Bazen hatıralar, anılar yaşam soluğu ve yol yürümenin bir parçası olurken, onunla bütünleşmek oluyor zamanın kendisi.   Oradan ayrılırken, Seher Ana’nın korumakta ve yaşatmaktan asla yorulmadığı anının yüceliğini düşünürken, “İşte sonu gelmemiş romanın kahramanları, yeni bir tarih yazıyor,” diyorum.