MAF-DAD’dan AK üyelerine umut hakkı için çağrı 2025-09-12 11:59:01     HABER MERKEZİ - MAF-DAD, AK Parlamenterler Meclisi ve Bakanlar Komitesi üyelerine umut hakkının uygulanması için çağrıda bulundu.   Demokrasi ve Uluslararası Hukuk Derneği e.V. (Association for Democracy and International Law e.V. - MAF-DAD), Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (Parliamentary Assembly of the Council of Europe-PACE) üyeleri ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (Committee of Ministers of the Council of Europe-CM) üyelerine AİHM’in umut hakkına dair içtihat kararlarını uygulaması için mektup yazarak çağrıda bulundu.   MAF-DAD mektubunda, PACE üyelerinden İçtüzüğün 61’inci kuralı uyarınca yetkilerini kullanarak Avrupa Konseyi’nin hükümetler organı olan Bakanlar Komitesi’ne ve Başkan Vekili’ne yazılı soru yöneltmelerini ve bu konunun takibini yapmalarını talep etti.   Mektupta, Türkiye’nin mevzuatındaki mevcut kategorik yasakların umut hakkıyla bağdaşmadığı AİHM tarafından tespit edildiği hatırlatıldı. Umut hakkının asgari gereklerinin AİHM içtihatlarında şu şekilde düzenlendiği belirtildi: “Cezanın hukuken ve fiilen gözden geçirilebilir olması, belirli bir sürenin ardından salıverilme imkânının tanınması, gözden geçirme sürecinde usule ilişkin güvencelerin sağlanması, tutulma koşullarının mahpusun topluma yeniden kazandırılmasına uygun olması.”   MAF-DAD’ın Türkiye’de Ağırlaştırılmış Müebbet Cezaları ve “Umut Hakkı” durumuna ilişkin PACE üyeleri ve Bakanlar Komitesi üyelerine yazdığı mektup şöyle:   “Türkiye’de idam cezasının kaldırılma süreci, aynı zamanda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve buna bağlı olarak “umut hakkı” tartışmalarını gündeme getirmiştir. 2002 yılında çıkarılan 4771 sayılı yasa ile idam cezaları ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dönüştürülmüş; özellikle “terör suçları” kapsamında mahkûm edilen kişiler için koşullu salıverme, erteleme ve af imkânları kategorik olarak ortadan kaldırılmıştır. Daha sonra İnfaz Kanunu ve Ceza Kanunu’nda değişiklik yapılarak kategorik yasaklar kalıcı hale getirilmiştir. Böylelikle, fiilen uygulanmayan idam cezasının yerine ömür boyu hapiste kalmayı öngören daha ağır bir infaz biçimi ihdas edilmiştir.   Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2000’li yıllardan itibaren geliştirdiği içtihatlarla, “umut hakkı” kavramını Sözleşme’nin 3. maddesi (işkence ve kötü muamelenin yasaklanması) çerçevesinde güvence altına almıştır. Vinter/Birleşik Krallık kararında Mahkeme, en geç 25 yıl sonra gözden geçirme mekanizmasının işletilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Daha uzun süreler, fiilen umut hakkını ortadan kaldırmaktadır.   Türkiye bakımından kritik dönüm noktası, Sn. Abdullah Öcalan’ın idam cezasının ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrilmesiyle ortaya çıkmıştır. AİHM, 2014 tarihli Öcalan-2/Türkiye kararında ve ardından Kaytan, Gurban ve Boltan kararlarında, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının umut hakkını güvence altına almaması nedeniyle Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlal edildiğine hükmetmiştir. Mahkeme, Türk hukukunda mevcut kategorik yasakların umut hakkıyla bağdaşmadığını açıkça tespit etmiştir.   AİHM’in içtihadına göre umut hakkının asgari gerekleri şunlardır:   *Cezanın hukuken ve fiilen gözden geçirilebilir olması,   *Belirli bir sürenin ardından salıverilme imkânının tanınması,   *Gözden geçirme sürecinde usule ilişkin güvencelerin sağlanması,   *Tutulma koşullarının mahpusun topluma yeniden kazandırılmasına uygun olması.   Ancak Türkiye mevzuatında, özellikle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5275 sayılı İnfaz Kanunu hükümleri, bu hakkı kategorik biçimde ortadan kaldırmaktadır. Bu düzenlemeler, umut hakkını ihlal eden yapısal sorunların temelini oluşturmaktadır.   Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Öcalan-2 ve Gurban grubu kararlarının uygulanmasını 2015 yılından bu yana denetlemektedir. Komite, Türkiye’den mevzuat değişikliği yapmasını, ağırlaştırılmış müebbet alanların sayısına dair şeffaf veri paylaşmasını ve umut hakkını güvence altına alacak mekanizmalar geliştirmesini talep etmiştir. Ancak Türkiye tarafından sunulan eylem planlarının somut adım içermediği görülmektedir. Komite, bu nedenle 2021 Kasım-Aralık, 2024 Eylül ve son olarak 2025 Eylül toplantılarında ilgili dosyaları gündemde tutmaya devam etmiştir.   Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Komite de 2018 ve 2023 yılı gözlem raporlarında benzer yönde tavsiyelerde bulunmuş; özellikle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 25. maddesinin kaldırılmasını önermiştir. Ancak Türkiye, yapısal bir değişiklik niyetinde olmadığını ortaya koymuştur.   Bugün gelinen noktada, ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılan kişiler yönünden umut hakkı Türkiye’de ne hukuken ne de fiilen mevcut değildir. Bu durum hem AİHM hem de BM denetim organlarınca açık bir ihlal olarak tespit edilmiştir.   Bu bağlamda, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin ivedilikle şu tedbirleri gündeme alması önem arz etmektedir:   *Türkiye’den ağırlaştırılmış müebbet cezalarına ilişkin şeffaf ve kapsamlı istatistiksel veri talep edilmesi,   *Mevzuatta koşullu salıverme yasağını içeren hükümlerin ayrım yapılmaksızın kaldırılması,   *Öcalan (2), Kaytan, Gurban ve Boltan kararlarının uygulanmasının düzenli olarak ve daha sık denetlenmesi,   *Somut ilerleme sağlanmaması halinde etkili ara kararların gündeme getirilmesi.   Son olarak bizler (Türkiye İnsan Hakları Dava Destek Projesi (Turkey Human Rights Litigation Support Project - TLSP), Avrupa Demokrasi ve Dünya İnsan Hakları Avukatları Derneği (European Association of Lawyers for Democracy and the World Human Rights - ELDH), Demokrasi ve Uluslararası Hukuk Derneği e.V. (Association for Democracy and International Law e.V. - MAF-DAD) ve Londra Hukuk Grubu (London Legal Group - LLG)) uluslararası hukuk örgütleri olarak, 21 Temmuz 2025’te Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne Gurban Dava Grubu için (AİHS) 46. Madde ve Bakanlar Komitesi İç Tüzüğü kapsamından tanınan Kural 9.2 bildirimini sunduk. Türkiye mevzuatı açısından önerilerimizi şöyle sıraladık.   *Türkiye, Sözleşme’nin 3. maddesi uyarınca her türlü müebbet hapis cezasının hukuken ve fiilen indirilebilir olmasını sağlamak için gerekli yasal ve kurumsal reformları yapmalıdır.   *Bağımsız, yargı denetimine tabi ve siyasi iradeden bağımsız bir gözden geçirme mekanizması oluşturulmalı; bu mekanizma tüm müebbet hükümlüler için ayrım gözetmeksizin uygulanmalıdır.   *İlk gözden geçirme en geç 25 yıl içinde yapılmalı, sonrasında makul aralıklarla periyodik incelemeler sürdürülmelidir.   *Mekanizma, hukuki yardıma erişim, dinlenilme hakkı, belgelere erişim ve olumsuz kararlara itiraz imkânı gibi sağlam usul güvenceleri içermelidir.   *Cezaevi rejimi, mahpusların kişisel gelişimini ve topluma yeniden entegrasyonunu destekleyecek şekilde düzenlenmelidir.   *TCK’nın güvenlik, anayasal düzen ve TMK kapsamındaki suçları da dahil olmak üzere tüm mahpuslara evrensel olarak uygulanmalı ve kategorik şartlı salıverme yasakları kaldırılmalıdır.   *Türkiye, Bakanlar Komitesi’ne ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılan kişi sayısı, halen bu rejim altında yargılananlar ve yıllara göre dağılım hakkında şeffaf ve kapsamlı istatistiksel veri sunmalıdır.   *Öcalan (2), Kaytan, Gurban ve Boltan kararlarının uygulanması düzenli ve sık aralıklarla denetlenmeli; ilerleme sağlanmaması halinde etkili ara kararlar gündeme alınmalıdır.   *Reform süreci, barolar, sivil toplum örgütleri ve bağımsız uzmanların etkin katılımıyla yürütülmeli, şeffaf ve hesap verebilir olmalıdır.   Unutulmamalıdır ki “Umut Hakkı” yalnızca bireysel bir mesele değildir. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sisteminin temelinde yer alan insan onurunun korunmasına dair ortak yükümlülüğün bir gereğidir. Türkiye’nin bu konudaki yükümlülüklerini yerine getirmesi hem iç hukuk düzeni hem de uluslararası insan hakları rejimi açısından acil bir ihtiyaçtır.   Bu nedenle, PACE üyeleri olarak sizlerden, İçtüzüğün 61’inci kuralı uyarınca sahip olduğunuz yetkiyi kullanarak Avrupa Konseyi’nin hükümetler organı olan Bakanlar Komitesi’ne ve Başkan Vekili’ne yazılı soru yöneltmenizi ve bu konunun takibini yapmanızı talep ediyoruz.”