'Anayasa çalışmaları kadınları ve tüm kimlikleri kapsamalı' 2025-09-16 09:04:09   MÊRDÎN - “Barış İnşasında Kadın ve Hukuk Komisyonu” çalışmalarına ilişkin konuşan kadınlar, “İvedilikle kadınların ve tüm kimliklerin kendini var edebildiği bir anayasa çalışmasının yapılması gerektiğini vurguluyoruz” dedi.   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihli “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısı, cumhuriyetin ikinci yüz yılı bağlamında yeni anayasa tartışmalarını da beraberinde getirdi. Bu kapsamda kadınlar, barışın inşası ve Kürt sorununun demokratik çözümü için Tevgera Jinên Azad (TJA) öncülüğünde 24 Ağustos’ta "Barış İnşasında Kadın ve Hukuk Komisyonu"nu deklare etti.   Komisyon ilk çalışmasını, “Hukuk olmadan çözüm, kadın olmadan hukuk olmaz” şiarıyla Mêrdîn’de gerçekleştirirken, çalışmada yer alan kadınlar JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.   ‘Barışı en çok isteyen kadınlar’   Savaştan en çok kadın ve çocukların etkilendiğini belirten Eğitim Sen Mêrdîn Şubesi üyesi Aslıhan Sezer, kadın merkezli planlamalar yapılması gerektiğini vurguladı. Aslıhan Sezer, “Bu temelde anayasada değişikliklerin yapılacağına inanıyoruz. Silahlar bırakıldı ama bununla birlikte anayasal yaptırımlar, değişiklikler ne olacak? Halk bunun cevabını bekliyor. Somut adımlar atılmadan barışa olan inancımız maalesef zayıf kalıyor. Kadınların aktif bir şekilde planlamada yer alması gerektiğini ve önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Komisyonda yer alan kadın sayısı az, biz bunu toplantıda da belirttik. Kadınların sayısının fazla olmasını istiyoruz ve kadın merkezli düşünülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Barışı en çok isteyen kadınlar” dedi.   ‘Feshedilen haklarımızı istiyoruz’   Kadınların daha önce kazandığı haklara dikkat çeken Aslıhan Sezer, “İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı yasa, bu haklarımızın tekrardan uygulanması ve hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu yasalar bizi koruyordu ama daha ciddi yasaların kurulması gerekiyor. Kadın cinayetleri, tacizler, tecavüzler... Bunların kesinlikle çok katı kurallar çerçevesinde değerlendirilmesi gerekiyor. Biz kadınlar kendimizi artık güvende hissetmek istiyoruz. Hiçbir kadın güvende değil. Kazandığımız hakları en azından geri versinler. Feshedilen haklarımızı geri istiyoruz. Haklarımız için mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.    ‘Kalabalık olursak daha güçlü adımlar atarız’   Kadınlar için bir arada olup mücadele verilmesi gerektiğini söyleyen Aslıhan Sezer, bunun sadece komisyona düşen bir görev olmadığını belirtti. Aslıhan Sezer, “STK’lar, dernekler, siyasi partiler ve farklı siyasetçi kadınların kendilerini geride tutmasını değil, işin içinde olmasını istiyoruz. Bu bir siyasi partinin veya bir tarafın sorunu değil; siyaseten bağımsız bir durum. Kadınların özgürleşmesi hepimizi kapsayan bir mesele. Bu nedenle diğer siyasi partilerin vekillerinin, kadın çalışanlarının daha çok kendilerini katmasını bekliyoruz. Mücadele ediyoruz ama daha kalabalık olursak, daha güçlü ve sağlam adımlar atmış olacağız. Buradan kadın vekillere ve kadın kollarına çağrıda bulunuyorum: Kazanılmış haklarımızı talep etmek noktasında ne gerekiyorsa yapalım” diyerek çağrıda bulundu.   ‘Mevcut anayasa farklılıkları kapsamıyor’   1982 Anayasası’nın darbe anayasası olduğunu belirterek söze başlayan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Mêrdîn Şubesi üyesi Avukat Jiyan Abdülsametoğlu, bu anayasanın tekçi, militarist bir düzen tarafından yapıldığını kaydetti. Jiyan Abdülsametoğlu, “Mevcut anayasa; farklılıklar, dinler, diller açısından bütüncül bir yapıya sahip değil. Türkiye’de sadece Türkler değil, Kürtler, Araplar, farklı halklar beraber yaşıyor. Anayasa, bu halkların kendini var edebileceği kapsayıcılıkta değil ve bu nedenle değişmesi gerekiyor. 40 yıllık mücadele tarihinde belki son on yıl en karanlık süreçti. Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla gelişen bir süreç var. Şubat ayında gerçekleştirilen deklarasyonun ardından silahlar yakıldı. Bu, yeni bir barış sürecinin inşasını başlattı. Bugünkü toplantıda partiler üstü bir kadın kolektif çalışması vardı. ‘Kadınlar bu süreçte nasıl var olabilir, var olan sorunlar nelerdir, kadınların kendini içine alabildiği nasıl bir anayasa oluşturulabilir’ tartışmaları yürütüldü. Demokratik toplumun inşasında kadınların tarihsel süreçte yaşadıkları kırımlar, cinayetler, istismar ve ekonomik sıkıntıların çözümleri ne olabilir? Bu konular ele alındı ve farklı kurumlar görüşlerini sundu” şeklinde konuştu.   ‘Kadınsız bir barış süreci düşünülemez’   Jiyan Abdülsametoğlu, Türkiye’nin de imzacısı olduğu BMGK 1325 sayılı kararda yer alan dört temel ilkeden biri olan katılım ilkesinin, kadınların BM barışı koruma operasyonlarına katılımını artırmayı amaçladığını hatırlattı. Kadınların rol oynamadığı bir barış sürecinin düşünülemeyeceğinin altını çizen Jiyan Abdülsametoğlu, Türkiye’nin henüz konuya ilişkin bir eylem planı hazırlamadığını belirtti.   Jiyan Abdülsametoğlu şöyle devam etti: “Gelinen noktada bir karar ve uluslararası bir sözleşme var ve imzacısı olan bir ülke bu konuya ilişkin bir eylem planı geliştirmemiş. Çünkü bunu yaptığı takdirde sorumluluk altına girecektir. Anayasada var olan hukuk düzenini işletmekten dahi acizdir. Şu anda 4 bine yakın ağırlaştırılmış müebbet cezası alan kişi var ve ‘umut hakkı’ dediğimiz anayasal bir hak var fakat işletilmiyor. AİHM’in hak ihlali kararı verdiği hasta tutsaklar var. Tahliyeleri ve tedavileri yapılmıyor. TMK kapsamında yargılanan ve daha kötü durumlara maruz kalan kişilerin 30 yılı tamamlamalarına rağmen, keyfi uygulamalarla infazı yakılıyor. 3-6 ayda bir tahliyeleri erteleniyor.”    ‘Keyfi uygulamalardan vazgeçilmeli’   Son olarak anayasanın değişmesi gerektiğini vurgulayan Jiyan Abdülsametoğlu şu ifadelere yer verdi: “Kürt sorunu çok temel birkaç başlıkla çözülebilecek bir sorun. Fakat asıl olarak, şu an var olan darbe anayasası bile işletilse birçok sorun ortadan kalkacak. Bu sebeple biz kadınlar olarak, hükümet samimi ise hem yasaların işletilmesi, keyfi uygulamalardan vazgeçilmesi hem de ivedilikle kadınların ve tüm kimliklerin kendini var edebildiği bir anayasa çalışmasının yapılması gerektiğini vurguluyoruz.”