Kadını hedef haline getirmenin yöntemi: Diyanet hutbeleri

  • 09:02 1 Eylül 2025
  • Güncel
Rozerin Gültekin
 
İSTANBUL - Kadınların yaşam hakkının dahi korunmadığı bir düzende, Diyanet’in “kul hakkı” adı altında erkeklerin çıkarlarını savunmasına tepki gösteren Mor Dayanışma Derneği üyesi İrem Kayıkçı, Diyanet hutbelerinin yeni bir rejimin inşası için atılan adımlar olduğunu söyleyerek, “Kul hakkı, ‘rıza’, ‘ilahi adalet’ gibi kavramlar Medeni Yasa’da yok; bunlar hukuk devletinden çıkışın adımları” dedi.
 
İktidar, kadını tahakküm altına alan bir toplum modelini inşa etmek amacıyla çeşitli alanlarda kadınlara yönelik saldırılarını sürdürmeye devam ediyor. Geçtiğimiz süreçte, bir futbol maçında kadınların doğum yapma şekillerine müdahale edilmeye çalışılmışken; bu kez, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Cuma hutbeleri aracılığıyla benzer bir baskı kurulmak isteniyor. Kadınların tepkisini çeken hutbede, kız çocuklarının mirastan mahrum bırakılmasının ya da miras düzenine razı olmamalarının "kul hakkı" sayıldığı öne sürüldü. Diyanet, Medeni Yasa’da yeri olmayan “rıza” ve “ilahi adalet” gibi dini kavramlarla kadınların ekonomik haklarını sorgulamaya açtı.
 
Kadınların yaşam hakkını korumakta yetersiz kalanlar, “erkeklik hakkı”nı her alanda tahkim etmeye yönelik saldırılarını sürdürüyor. Kadınları hedef alan bu tür ifadelerin yalnızca erkeklerin bulunduğu ortamlarda dile getirilmesi ise şiddetin ve erkek faillerin önünü açmayı amaçladığı şeklinde değerlendiriliyor.
 
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Mor Dayanışma Derneği üyesi İrem Kayıkçı, hutbeye yönelik eleştirilerini dile getirdi.
 
‘Saldırının ilk hedefi kadınlar’
 
Kadın haklarına yönelik saldırıların yıllardır sürdüğüne dikkat çeken İrem Kayıkçı, 2024'ün “Aile Yılı” ilan edilmesiyle bu saldırıların daha da derinleştiğini vurgulayarak, “Aile Yılı, saray rejiminin inşa etmeye çalıştığı ataerkil, muhafazakâr, kapitalist ve tekçi düzenin önemli bir ayağını oluşturuyor. Kadınların ve LGBTİ+’ların hakları hedef alınarak şiddetin önü açılıyor. Bu rejimin temelinde kadın ve LGBTİ+ düşmanlığı var; aynı zamanda çocuk haklarını görmezden gelen, hayvan haklarını hiçe sayan bir yapı inşa ediliyor. Dünya genelinde yaşanan kapitalizmin kâr ve hegemonya krizine de devleti sıkıştırıyor. Bu nedenle iktidar, tüm muhalif kesimlere yönelik saldırılarını artırıyor. Ancak saldırıların en yoğun hedeflerinden biri kadın hareketi” dedi.
 
‘Saldırılar tesadüf değil’
 
Kadınların hakları ve yaşam tarzlarının geçmişten bu yana iktidar ve onun uzantıları tarafından hedef alındığını hatırlatan İrem Kayıkçı, son haftalarda Diyanet tarafından yapılan açıklamaların tesadüf olmadığını dile getirdi. İrem Kayıkçı, “Özellikle 1 Ağustos tarihli hutbede Diyanet’in, kadınların kıyafetlerinden yaşam tarzlarına kadar birçok alanda saldırı içeren söylemlerle adeta saray rejiminin bir bakanlığı gibi hareket ettiğini gördük. Ardından gelen hutbede ise bu kez kadınların miras hakkı hedef alındı. Diyanet, hem siyasal hem toplumsal düzlemde ciddi bir mühendisliğe soyunmuş durumda. Kadınların ekonomik haklarına dönük ifadelerin de hutbede yer alması tesadüf değil. İçinde bulunduğumuz ekonomik buhran, iktidarı daha da sıkıştırıyor. Bu öfkeyi kadınlara yönlendirmek isteyen erkeklere adeta yol gösteren bir Diyanet ile karşı karşıyayız. Açıkça şunu söylüyorlar: ‘Evet, ekonomik kriz var, evet kadınlar boşanmak istiyor ama çözüm olarak onların tapularına el koyabilirsiniz.’ Ara buluculuk sistemiyle kadınların tapulu mallarını hedef alan düzenlemeler ile Diyanet hutbeleri arasında çok fark yok. Bir yandan yasal yollarla, bir yandan da dini söylemlerle kadınların eşit miras hakkını ortadan kaldırmaya yönelik bir süreç işletiliyor” diyerek, bu bütünlüklü saldırının sadece miras hakkını değil, kadınların temel ekonomik ve bireysel varlık alanlarını da tehdit ettiğini ifade etti.
 
‘Hukuk dışı kavramlarla yeni bir rejim inşa ediliyor’
 
Diyanet’in hutbelerinde kullanılan ifadelerin Medeni Kanun’da hiçbir karşılığının olmadığını vurgulayan İrem Kayıkçı, bu söylemlerin iktidarın kurmak istediği düzenin bir parçası olduğuna dikkat çekti. İrem Kayıkçı şöyle konuştu: “Kul hakkı, ‘rıza’, ‘ilahi adalet’ gibi kavramlar Medeni Yasa’da yer almamakla kalmıyor; aynı zamanda bu kavramların hukuk sisteminde karşılığı da yok. Bu söylemlerin ısrarla tekrar edilmesi, hukuk devletinden uzaklaşmanın bir göstergesi. Anayasaya ve yasalara aykırı olduklarını bilmelerine rağmen bu ifadeleri kullanmaya devam etmeleri, bize açıkça şunu gösteriyor: başka bir rejimin inşası içerisindeyiz.
 
Hutbelerin camilerde, yalnızca erkeklerin bulunduğu ortamlarda okunmasına rağmen toplumda muazzam tepkiler var. İnsanlar şöyle diyor: ‘Siz bu kadar şatafat ve israf içinde yaşarken bize rıza ve adaletten bahsedemezsiniz.’ Bu, açıkça bir suçtur. En başta kadınlara, sonra da çocuklara karşı işlenen bir suç. Çünkü bu hutbelerle kadınlar ve çocuklar doğrudan hedef haline getiriliyor. Hutbelerde geçen ‘rıza’ kavramı, erkek egemen şiddeti meşrulaştırmak için kullanılıyor. Erkekler bu ‘rıza’yı inşa etmek için şiddet uyguluyor. Kadınlara şunu söylüyorlar: ‘Katledilmek istemiyor musun? Hayatta kalmak mı istiyorsun? O zaman miras hakkından vazgeçeceksin.’ Bahsettikleri ‘kul hakkı’ yalnızca erkeklerin hakkı; sadece onları gözetiyorlar. Toplumsal gerçekliği görmezden geliyorlar. Her gün binlerce çocuk aç karnına okula gidiyor. Kadınlar, boşanmak istedikleri için öldürülüyor. Bunlar konuşulmuyor. Ama bize kalkıp ‘kul hakkı’ üzerinden parmak sallıyorlar.”
 
‘Kalıcı barış için örgütlü mücadele şart’
 
Kadınlara örgütlü mücadele çağrısı yapan İrem Kayıkçı, iktidarın barışı yalnızca söylemde kullandığını belirterek, toplumsal barışın ancak gerçek adalet ve eşitlikle mümkün olabileceğini vurguladı. İrem Kayıkçı, “Bir yandan ‘barış’ diyen, diğer yandan aba altından sopa gösteren bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu koşullarda toplumsal barış süreci hem çetrefilli hem de oldukça zorlu. Ancak bunun için daha çok emek vermemiz, kararlı olmamız gerekiyor. Kalıcı çözümler, sistemsel değişikliklerle mümkün. İktidar mevcut yasaları bile uygulamaktan kaçınıyor. Her ne kadar yetersiz de olsa, Anayasa’ya uymaları, 6284 sayılı yasa ve koruma tedbirlerini eksiksiz uygulamaları gerekiyor. Kadınlar her gün aile içinde katledilirken hâlâ ‘aile’ kurumunu yücelten bir söylem üretmeleri kabul edilemez. Bu, şiddeti meşrulaştırmaktır” dedi. 
 
Ortak mücadele çağrısı
 
Toplumu dönüştürecek gücün örgütlü kadın mücadelesi olduğunu vurgulayan İrem Kayıkçı, sözlerini şöyle tamamladı: “Ataerkil iktidarlara karşı örgütlü, bilinçli ve yan yana bir duruş olmadan bu düzeni yıkmamız mümkün değil. Hem sınıf mücadelesini hem de feminist mücadeleyi birlikte ve güçlü şekilde yükseltmemiz gerekiyor. Tüm kadınları feminist mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz!”