Gazetecilerin adli kontrol şartı kaldırıldı

  • 12:54 16 Aralık 2025
  • Hukuk
İSTANBUL - Kuzey ve Doğu Suriye’de katledilen gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan için düzenlenen eyleme katılan gazeteciler hakkında görülen davada adli kontrol şartı kaldırıldı. Duruşma ileri bir tarihe ertelendi. 
 
Türkiye’nin Kuzey Doğu Suriye’de bulunan Tişrîn Barajı’na yönelik SİHA saldırısı sonucunda yaşamını yitiren gazeteciler Cihan Bilgin ve Nazım Daştan için düzenlenen protesto eylemine katıldıkları sırada  gözaltına alınıp serbest bırakılan gazeteciler Zeynep Kuray, Mahsum Sağlam, Pelin Laçin, Yadigar Aygün ve Yağmur Filiz hakkında “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması İstanbul Adliyesi 39’uncu Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada yargılanan gazeteciler ve avukatları hazır bulundu. Ayrıca duruşmayı meslek örgütleri temsilcileri izledi. Duruşma kimlik tespitinin ardından başladı. 
 
‘Protesto hakkımızı  kullandık’
 
İlk olarak söz alan Mahsum Sağlam savunmasında, “Sondaki sözü başta söylemek lazım: Bu davanın açılmaması gerekiyordu. Biz ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na Muhalefet’ten yargılanıyoruz ama henüz toplanmamıştık bile, kimlik tespitinde gözaltına alındık. Türkiye’de katledilen gazetecilerden Musa Anter, Metin Göktepe, Gülistan, Hero Bahaddin’i biliyoruz. Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in ölümü de bunun devamıdır. Nazım ve Cihan katledilmelerinin yıl dönümü onları burada anıyoruz. Ölüm tehditleri biz gazetecilere bir gözdağı ve tehdit olarak dururken sessiz tepkisiz kalmamız beklenemez. Biz öldürülen gazetecileri anmak ve bu suçları teşhir etmek istedik. Gazeteciler olarak can güvenliğimiz yok. En son Hakan Tosun öldürüldü. Bu cinayetler bizim de yaşam hakkımıza saldırıdır. Biz protesto hakkımızı kullandık” ifadelerini kullandı. 
 
Ayrıca Mahsum Sağlam, gözaltına alındıktan sonra 8 saat boyunca ters kelepçeyle polis aracında tutulduklarını vurgulayarak, “Bu bir işkencedir ve bu işkenceyi yapanların yargılanmasını istiyorum” dedi.
 
‘Avukatlarımızla görüşmedik’
 
Ardından söz alan Zeynep Kuray ise “Gazeteciler Suriye’de katledildi. Ancak ardından kara bir propaganda başladı ve gazeteci olmadıkları söylendi. Biz buna karşı bir protesto eylemi yapmak istedik. Bizi bir polis koridorundan geçirerek darp ettiler, ters kelepçeyle saatlerce araçta tuttular. Bir gece nezarette kaldık ve avukatlarımızla görüştürülmedik. Bugün İsrail’in öldürdüğü gazeteciler için İsrail Konsolosluğu önünde eylem yapabiliyoruz, hiçbir sorun olmuyor. Ama öldürülen bir Kürt gazeteci olunca karşımıza adeta duvar gibi dikilip bizi işkenceyle gözaltına alıyorlar. Bu bir adaletsizliktir. Cihan Bilgin ve Nazım Daştan, üzerinde ‘basın’ yazan aracın içindeyken öldürüldü. Terör nedir? Gazetecilik yapmak mı, görevini yapan gazetecileri öldürmek mi? İki arkadaşımızı ‘terörist’ olmakla suçladılar. Diyorlar ki Nazım yargılanıyordu. Ben de yargılanıyorum, açın dosyaları, KCK Basın davasını göreceksiniz. Ben ölsem, ‘Zeynep Kuray’ı anmak suç’ mu diyecekler? Biz gazeteciler olarak meslektaşlarımıza sahip çıkıyoruz. Biz böyle bir mesleği yapıyoruz. Bu suçlamayı kabul etmiyorum” diye konuştu. 
 
‘Gazetecileri anmak suç değil’
 
Ardından Yadigar Aygün, “Polise göre bazen gazeteciyiz, bazen değiliz. Kendi kurallarını bile çiğneyerek bizi işkenceyle gözaltına alıyorlar. Hastaneye yerine bizi bir çadıra soktular ve ‘bir şikâyetiniz varsa söyleyin’ dediler. Çadırda muayene kaçıncı yüzyıldan kalma bir uygulama? Ayrıca bir polis, nezaretteyken kendi telefonu ile görüntülerimizi çekti. Bunların hepsi işkence. Ben kalp hastası olduğum halde bana ters kelepçe takıldı. Ben polisin yargılanmasını istiyorum. Gazetecileri anmak da, eylem yapmak da suç değildir” diyerek, suçlamaları reddetti. 
 
‘Protesto anayasal bir hak’
 
Pelin Laçin ise savunmasına dair “Gözaltı aracında konuşmamız yasaklandı, susturulduk. Konuşursanız, ‘Sizi de öldürür, sarı torbalara koyarız’ dediler. Bir polis 8 saat boyunca araçta sigara içti. Astım hastası olduğumu söylememe rağmen sigara içmeye devam etti. Bir polis işbirliği teklifinde bulundu. Ben polislerden şikâyetçiyim” diyerek, protesto etmenin anayasal bir hak olduğunu söyledi. 
 
Yağmur Filiz, gözaltı sırasında yaşadıklarını şöyle anlattı: “Bir polis memuru kollarımı arkadan çevirdi, başımı ve boynumu sıktı. ‘Ne sıkıyorsun?’ diye sordum. ‘Bana işkence ediyorsun’ dedim. O da bana, ‘Evet, işkence ediyorum ve bununla da gurur duyuyorum’ dedi.”
 
Beraat talebi
 
Zeynep Kuray’ın avukatı Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Hukuk Birimi’nden Avukat Hazal Sümeli, aynı eylemde yaklaşık 300 kişinin gözaltına alındığını, aralarında gazetecilerin de bulunduğu bir grubun İstanbul Adliyesi 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde “örgüt propagandası” iddiasıyla yargılandığını ve bu dosyada beraat ettiklerini anımsattı. Hazal Sümeli, “Diğer gazeteciler, Nazım ve Cihan’ın fotoğraflarını taşıdıkları gerekçesiyle ağır cezada yargılandılar ve beraat ettiler. Bu dosyada ise müvekkillerimiz fotoğraf taşımadıkları için dosyaları tefrik edildi ve bugün burada yargılanıyorlar” dedi.
 
Hazal Sümeli, müvekkillerinin diğer dosyada yargılanmaları durumunda beraat etmiş olacaklarını belirterek, “Bu dosyada yargılama süresi bir yılı aşmıştır. Bu bile başlı başına bir işkencedir” diyerek beraat talebinde bulundu.
 
Ardından kararını açıklayan mahkeme, gazetecilerin adli kontrollerinin kaldırılmasına karar vererek, duruşmayı, 8 Mayıs 2026’ya erteledi.