
Tutsaklar için açıklama: Sayın Öcalan’a yönelik tecrit demokratik geleceği engelliyor
- 13:05 9 Mayıs 2025
- Güncel
AMED - Hasta ve tahliyeleri engellenen tutsaklara ilişkin yapılan açıklamada cezaevlerinde uygulanan ayrımcı ve keyfi uygulamalara derhal son verilmesi gerektiği vurgulanarak, Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin sadece hak ihlali olmadığı, Türkiye’nin demokratik geleceği ve barış süreci açısından da ciddi bir engel oluştuğu kaydedildi.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şubesi, MED Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED-TUHAD-FED) ve Tutuklu Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER) hasta ve tahliyeleri engellenen tutsaklara ilişkin Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya DEM Parti Amed Milletvekili Serhat Eren ve birçok kişi katıldı. “Yaşamı savunmak barışı inşa etmektir” pankartının açıldığı açıklamada “Hak hukuk adalet”, “Biji berxwedana zindana” sloganları atıldı.
'ATK tekel haline getirmiş durumda'
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Hapishaneler Komisyon üyesi Ferhat Köçeoğlu, “Hukukun üstünlüğünün ve insan onurunun sistematik biçimde ihlal edildiği bu koşullarda, adalet sistemi büyük bir meşruiyet krizine sürüklenmektedir. Hapishanelerde tedaviye ihtiyaç duyan binlerce hasta mahpusun durumu, doktorlar ve hastaneler tarafından hazırlanan sağlık raporlarıyla belgelenmiş olsa da, bu raporlar Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen tam teşekküllü hastanelerce verilmiş olsa dahi ATK tarafından onaylanmadıkça geçerli sayılmamaktadır. Bu durum, ATK’yi fiilen bir tekel haline getirmiştir. ATK, yapısı gereği tarafsız ve bağımsız karar verme yeterliliğinden uzak olup, aynı zamanda bürokratik işleyişi nedeniyle hasta mahpuslara aylarca zaman kaybettirmektedir. Bu yaklaşım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında tanımlandığı üzere, işkence veya insanlık dışı muamele kapsamında değerlendirilmektedir.Nitekim yaşamını yitiren ya da hastalıkları geri dönüşsüz şekilde ilerleyen çok sayıda mahpus, devletin sağlık ve yaşam hakkını ihlal ettiğinin somut göstergesidir. Hasta mahpuslara ilişkin yasal mevzuatta herhangi bir değişiklik yapılmaması, cezanın ertelenmesi sürecinde ayrımcılığın sürdürülmesi, yeterli ve uygun tedavi olanaklarının sunulmaması ve tedavi süreçlerinin adeta ek bir cezaya dönüşmesi; idarenin ve ilgili bakanlıkların sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Bu gerçeklik, göz ardı edilemeyecek kadar açık ve ciddidir” dedi.
Talepler sıralandı
Ferhat Köçeoğlu, hapishanelerdeki tecrit politikalarının ve işlenen keyfi uygulamaların son bulması için yapılması gerekenleri sıraladı: “Türkiye hapishanelerinde bulunan hasta mahpusların tedaviye erişimlerinin önündeki engeller kaldırılmalı, infaz erteleme talepleri kabul edilerek derhal tahliye edilmelidir. Ağır hasta mahpuslar derhal serbest bırakılmalı ve infaz erteleme kararları bağımsız sağlık kurulları tarafından verilmelidir. Adli Tıp Kurumu'nun tek otorite olması uygulamasına son verilmeli, bilimsel ve tarafsız kurulların görüşleri esas alınmalıdır. İnfazı dolmuş, tahliye edilmesi gereken birçok mahpus, hapishane idarelerinin veya İGK'lerin keyfi kararlarıyla tahliye edilmeyerek özgürlüklerinden alıkonulmaktadır. İnfaz sürelerinin belirsizleşmesi, hem özgürlük ve güvenlik hakkının hem de adil yargılanma hakkının ihlalidir. Kuralsız ve keyfi şekilde uygulanan infaz politikaları, devletin cezalandırma gücünü sınırsız bir şekilde kullanmasına olanak tanımakta, bu da temel hak ve özgürlüklerin açıkça gasp edilmesi anlamına gelmektedir. iGK'lerin keyfi uygulamalarına derhal son verilmelidir."
‘Uygulanan ayrımcı ve keyfi uygulamalara derhal son verilmelidir’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit politikalarının toplumun tüm kesimini etkilediğine dikkat çeken Ferhat Köçeoğlu, “Sayın Abdullah Öcalan 27 Şubat 2025 tarihinde yaptığı çağrıda belirttiği ‘demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınması’ konusundaki sözleri ile ısrarlı ve kararlı çözüm iradesini ortaya koymaktadır. Sayın Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulaması, yalnızca bireysel bir hak ihlali değil; Türkiye’nin demokratik geleceği ve barış süreci açısından da ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bu çağrının karşılık bulabilmesi, İmralı tecrit sisteminin kaldırılması ve Sayın Öcalan’ın toplumsal barışa katkı sunabileceği koşulların yaratılmasıyla mümkündür. Bugün Türkiye'de barışçıl çözüm yollarının önünü açmak, toplumun tüm kesimlerinin eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamasını sağlamak ve hukukun üstünlüğünü yeniden inşa etmek için, başta hapishaneler olmak üzere tüm devlet kurumlarında insan haklarına saygılı bir reform süreci başlatılmalıdır. Hapishanelerde uygulanan ayrımcı ve keyfi uygulamalara derhal son verilmelidir. Bizler, tüm toplumu ve kamuoyunu bu hak ihlallerine karşı duyarlılık göstermeye, demokratik hukuk devleti mücadelesine destek olmaya ve sorumluluk almaya çağırıyoruz" ifadelerini kullandı.
Açıklama “Biji berxwedana zindana” sloganları ile son buldu.