
Yasal hak fiilen yasak: Kürtaja erişim engelleniyor
- 09:04 16 Haziran 2025
- Sağlık/Spor
İZMİR - Kürtajın yasal olmasına rağmen fiilen erişilemediğine dikkat çeken SES İzmir 2 No’lu Şube Kadın Sekreteri Sibel Uyan, bu hakkın kullanılabilmesi için kadınların birlikte mücadele etmesinin önemini vurguladı. Sibel Uyan, kürtajın temel bir hak olduğunu ifade etti.
Türkiye’de kürtaj, 1983 yılında yürürlüğe giren 2827 Sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun kapsamında, ilk 10 hafta içinde yasal bir haktır. Ancak uygulamada bu hak, yıllardır fiili olarak ortadan kaldırılmış durumda. Devlet hastanelerinin büyük bir çoğunluğunda kürtaj hizmeti ya hiç verilmemekte ya da “personel yokluğu”, “teçhizat eksikliği” gibi gerekçelerle engellenmektedir. Kadınlar, resmi olarak hakları olan bir hizmete erişmek için şehir şehir dolaşmakta, çoğu zaman ise merdiven altlarında yaptıkları kürtajdan kaynaklı yaşamları da tehlikeye giriyor.
Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) İzmir 2 Nolu Şube Kadın Sekreteri Sibel Uyan, kürtaj hakkına dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Kürtajın yasal olmasına rağmen erişimin engellenmesi’
Kadınların istemedikleri hamilelikleri sonlandırmak istemelerinin altında yatan sebeplere dikkat çeken Sibel Uyan, kamu hastanelerinde yasal olmasına rağmen kürtaja erişimin fiilen engellendiğini belirtti. Sibel Uyan, sağlık politikalarının kadınların bedenleri üzerindeki karar haklarını kısıtladığını ifade ederek, ““Kürtaj, aslında istenmeyen bir gebeliğin sonlandırılmasıdır. Peki, bir kadın neden gebe kaldığı çocuğu doğurmak istemez? Çünkü güvenli bir ilişkisi yoktur, güvenli bir geleceği yoktur; çünkü anne olmak istemiyordur. Kadının bu kararı, bedenine dair en temel hakkıdır ve saygı gösterilmesi gerekir. Bugün, yasal olmasına rağmen kamu hastanelerinde kürtaja erişim fiilen engelleniyor. Sağlık politikaları, kadının korunma yöntemlerine ulaşmasını zorlaştırıyor. Sonuç: İstenmeyen gebelikler artıyor. Devlet hastanelerinde kürtaj yasak değil, ama uygulamada erişim neredeyse imkansız hale getiriliyor. Bu bir hak ihlalidir. Konuya buradan bakmak gerekiyor” dedi.
‘Sağlıksız koşullarda kürtaj ve kadın ölümleri’
Kadınların kürtaj olmak istediğini ancak kamu hastanelerinde bu hizmete erişemediklerini söyleyen Sibel Uyan, kadınların özel hastaneye gitmek zorunda kaldığını ya da sağlıksız koşullarda kürtaja başvurduklarını vurguladı. Sibel Uyan, “Çünkü kararını vermiş bir kadının, ‘kürtaj oluyorum’ demesi aslında kadının ben ‘bu gebeliği istemiyorum’ demesidir. Bunun sonucunda ne oluyor? Merdiven altında sağlıksız koşullarda yapılan kürtaj sonrası kadın ölümleri, anne ölümlerine tanık oluyoruz. Çünkü gebe bir kadının o işlemle beraber vefat etmesi aslında bir anne ölümüdür. Kayıtlara ne kadar geçiyor bundan çok emin değiliz. Buna yönelik mücadele etmek gerekiyor. 2024’ün sonunda, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’yla beraber, bakanlıklar normal doğum eylem planları açıkladılar. Aile enstitüleri kurmaya karar verdiler. Nüfus politikaları kurulları oluşturdular” dedi.
‘Kadının kutsal aile yapısı içine hapsedilmesi’
Asıl meselenin, kadının kutsal aile yapısı içine kapatılması olduğunu dile getiren Sibel Uyan, hayatına karar verme hakkının, bu kararlarla yok edilmeye çalışıldığını kaydetti. Sibel Uyan, “Bu kurulları oluşturmaktaki amaçları, kutsal aile yapısı içerisinde anneyi bir kariyer olarak gösterip kadını burada hapsetmek hatta bunun beraberinde getirdikleri değişikliklerle, kadının aile içerisindeki görevleri daha takdir edilir şekilde yapmasını sağlamaktı. Ama biliyoruz ki bu hükümetin kadına yönelik negatif politikaları 2024 yılı sonuyla başlamadı ancak aynı şekilde biliyoruz ki kadın mücadelesi de bu yapılan yanlışlıklarla başlamadı. Kadını bir birey olarak görmek, kadının kararları olarak kabul etmek, bu noktada gereken her türlü mücadeleyi vermek de maalesef kadının görevidir. Çünkü bizim gibi demokrasinin işlemediği yerlerde asıl hakkınız olan şeye karşıdan mücadele etmek zorundasınız” diye ifade etti.
‘Kadının kendi bedeni üzerindeki karar hakkı’
Kürtaja yönelik yapılabileceklerin önemine dikkat çeken Sibel Uyan, şunları söyledi: “Kürtaja yönelik özellikle ne yapılabilir? Kadının bir kürtaj hakkı var ve bu ülkede kadın bu hakkını kullanamıyor. Dolayısıyla kadının yapacağı şey, bireysel bir mücadele değil. Gidip bir hastanede bunun tartışmasını yapmak değil. Elbette kadın mücadele içerisinde, örgütlerle, kadın mücadelesi yapan kurum ve kuruluşlarla birlikte kendi örgütsel yapısını oluşturup bu oluşmuş yapılar içerisinde mücadelesine devam etmesidir. Mücadelesinin sonuna kadar varlığını sürdürmesidir. Çünkü kadın bir bireydir. Kadının kendi vücudu üzerinde, vücuduna yapılacak işlemler veya yapılmaması gereken işlemlere dair söz hakkı vardır. Tıbbi bir kürtaj olabilir, isteğe bağlı kürtaj olabilir. Sonuçta tıbbi yönü hekimi ilgilendirir. Bununla alakalı hekim gerekli bilgilendirmeyi yapar ama karar kadınındır. Çünkü beden kadınındır, yaşam kadınındır, gelecek kadınındır. Dolaysıyla bunlara dair karar verecek olan da kadındır ve kadının bu kararı vermesine karşı çıkacak her türlü engele karşı mücadele de kadın örgütlerinindir, kadın birliklerinindir.”
‘Kişisel verilerin korunmaması ve kadınların kaygıları’
Kadınların kürtaj hakkı hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığına dikkat çeken Sibel Uyan, “Bu ülkede demokrasinin çiçekleri henüz açılmadı. İnsanların mücadeleyle bir şeylere ulaşması gerekiyor. Bu bilgilendirme birçok yerden yapılıyor. Bunun aslında yasal bir hak olduğunu, istemediği gebeliği yasal sınırlar çerçevesinde gidip sonlandırabileceğine dair bilgisinin veya gücünün olmadığını düşünüyorum kadınların. Haklılar, çünkü bu ülkede kişisel verilerin korunması kanunu çerçevesinde maalesef çok büyük hatalar yapılıyor. Kürtaj yasal bir haktır. Kamu hastanelerinde yasal anlamda aslında vardır ama uygulanmamaktadır. Bunun üzerinden kişilerin damgalanması, kişilerin bildirilmesi, kişilerin gebe olduğuna dair bilgilerin paylaşılması aslında kadınları kaygılandıran, kadını işlemlerden uzaklaştıran sebeplerden biri. Bir kadının gebe kalması, bir kadının gebeliğinin sonlandırmak istemesi veya gebeliğini devam ettirip çocuğunu doğurmak istemesi bu ülkede kaygı duyulmadan yaşanılacak şeylerdir. Maalesef bu ülkede her türlü bilgilerin her türlü paylaşıldığını her türlü satıldığını bildiğimiz için kadınlarında bu konuda daha hassas oldukları bu konuyla alakalı kaygıları çok normal” diye belirtti.
‘Kadınların ihtiyacı olan yaşam hakkı elinden alınıyor’
Sibel Uyan, Sağlık Bakanlığı’nın kürtaja dair politikalarını acilen değiştirmesi gerektiğini vurgulayarak, iktidarın “Aile Yılı” yaklaşımını eleştirdi. “Kadınların asıl talebi, ‘Kadın Yılı’dır” diyen Sibel Uyan, kadınların değer gördüğü, şiddet görmediği bir yıl beklentisinin altını çizdi. “Doğurulan çocukların bu sistemde ne gibi bir geleceği olacak?” diye soran Sibel Uyan, kapitalist ve patriyarkal düzende çocukların daha fazla sömürüye maruz kalacağını belirtti. Sağlık Bakanlığı’nın yanlış politikaları nedeniyle bebeklerin hala bulaşıcı hastalıklardan öldüğünü, HPV aşısı gibi yaşamsal sağlık hizmetlerinin kadınlara ulaştırılmadığını belirten Sibel Uyan, “Kadınların yaşam hakkı ellerinden alınıyor. Şiddete maruz kalıyor, katlediliyorlar. Kadını yalnızca aileyi ayakta tutan bir figür olarak gören bu anlayış, kadınların ihtiyaçlarını görmezden geliyor” ifadelerini kullandı.
‘Nüfus politikalarının kadını eve hapsetme amacı’
Türkiye’de nüfus politikalarının kadını eve hapsetmek ve anneliği kariyer gibi göstermeye çalışmak amacını taşıdığını vurgulayan Sibel Uyan, bu politikaların ne kadınların ne çocukların ne de toplumun lehine bir sonuç getirmediğini belirtti. Sibel Uyan, “Nüfus politikaları, Türkiye’de kadının daha fazla üremesi, kadının daha fazla çocuk doğurması, kadına ya da insana, Türkiye’de yaşayan topluluklara nasıl bir fayda sağlayacak? Bunu kendileri de bilmiyorlar. Sadece sahte bir başarı çizecekler. Büyümekle birlikte nüfusun artışı, bu ülkede nasıl bir büyüme getirecek? Çocuklar beslenemiyorlar, çocuklar büyürken bodurlukla karşı karşıyalar, aşı olamıyorlar. Ailelerinin bazı tutum ve davranışları ve bakanlığın da desteği yüzünden çocuklar aşılanamıyorlar. Okulda bir öğün yemek veremiyorsunuz bu çocuklara. Sonuçta doğum sayısının artması, bu ülkeye ne getirecek, kime ne getirecek, gerçekten tartışılabilir ama elde edilebilecek somut sonuç olduğunu da düşünmüyorum. Ne kadınların lehine ne çocukların lehine ne bu ülkede yaşam mücadelesi veren insanların lehine sonuç getireceğini düşünmüyorum” dedi.
‘Kadınların kürtaj hakkı bilincini artırma gerekliliği’
Kadınların kürtaj hakkını bilmeleri ve bu farkındalığı yaratmaları gerektiğine dikkat çeken Sibel Uyan, kürtaj mücadelesinin tek başına değil, tüm kadın örgütlerinin birlikte hareket ederek kazanılacağını ifade etti. Sibel Uyan, “Kadınlar kürtaj hakkını bilmeli ve bunun farkındalığını yaratmalı. Mücadele tek başına kazanılmaz. Bu mücadelenin bütün kadın örgütlerinin, kadına dair söz söyleyen, kadının hakkını savunan bütün örgütlerin hep birlikte bu mücadeleyi yapması lazım. Kürtaj bir haktır, kürtajın uygulanması şarttır. Kişinin talebi, kendi bedeni üzerine verdiği bu kararın uygulanması şarttır. Bakanlık ne yaparsa yapsın, kadın mücadelesi çok kıymetli bir mücadeledir. Bu mücadele 3 yılda, 5 yılda kazanılmış bir şey değildir. İlmek ilmek dokunulmuş bu mücadele içerisinde kaybettiğimiz canların olduğu mücadeledir. Bunun kıymetini bilelim, sarılalım ve bu mücadeleyi hep birlikte büyütelim” ifadelerine yer verdi.